Terör Suçlarının Soruşturulması, Kovuşturulması, Güvenlik Tedbirleri ve Cezai Müeyyideler Hakkında

ADMD Avukatlık Bürosu* 
www.admdlaw.com

Türkiye terör ve sınıraşan organize suçları önlemek ve mücadele etmek amacıyla birçok yasal düzenlemelere sahiptir. Bunlardan başlıcaları; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunudur. Bu kanunlar terörle mücadelenin çerçevesini oluşturmaktadır.

3713 sayılı Kanun yeni bir terör suçu yaratmaktan ziyade, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen ve büyük çoğunluğu devletin şahsiyetine karşı cürümleri içeren birtakım cürümleri 3. maddesinde “Terör suçu” olarak nitelendirmiş, birtakım cürümleri ise 4. maddesinde sayarak “Terör amacı ile işlenen suçlar” kategorisine almıştır. 4. madde de sayılan bu suçlar 1. maddenin 1. fıkrasında yer alan “Terör” tanımında ifade edilen saik ile işlendiğinde “Terör suçu” sayılacaktır. Yine bu suçlara verilecek cezalar Terörle Mücadele Kanunu ile tayin edilmemiş, sadece Kanunun 5 nci maddesi ile söz konusu suçların cezalarının yarı oranında artırılacağı hükmü getirilmiştir. Ayrıca Kanunda; terör örgütü kurmak, yönetmek ve terör örgütüne üye olmak, terör örgütü mensuplarına yardım ve yataklık, terör muhbirlerinin kimliklerini açıklamak, terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin hüviyetlerini açıklamak, terörün finansmanı gibi suçlar da düzenlenmiştir.

Suç işlendikten sonra suçun iz, eser ve delillerin tespiti ve şüpheli ve sanıkların yakalanmasına ilişkin yakalama, arama, el koyma, iletişimin dinlenmesi ve tespiti, gizli görevliden yararlanma, tanık koruma, şüphelinin bulunduğu yerin teknik araçlarla izlenmesi gibi soruşturma tedbirlerinin başlıca hukuki dayanağını 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu oluşturmaktadır. Ancak terörle mücadele alanı basit suçla mücadele alanından oldukça farklı özellikler gösteren bir alandır. Bu kapsamda yakalanan kişinin belirlediği bir kişiye haber verilmesini isteme hakkı terörle mücadele alanında sınırlandırılmış ve 3713 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (a) fıkrası; “Soruşturmanın amacı tehlikeye düşebilecek ise yakalanan veya gözaltına alınan veya gözaltı süresi uzatılan kişinin durumu hakkında Cumhuriyet savcısının emriyle sadece bir yakınına bilgi verilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla belirlediği bir kişiye haber verme hakkı ortadan kaldırılmıştır. Yine, 3713 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (ç) fıkrasında, terörle mücadelede görev yapan kolluğun, diğer kolluktan farklı olarak, hazırladığı tutanaklarda açık kimlik bilgileri yerine sicil numaralarını yazacağı ifade edilmiştir.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması” başlıklı 135 inci maddesi; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve bu örgüte üye olmak (5237 sayılı Kanunun 220 nci maddesi, iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç) silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek ve bu örgüte üye olmak (5237 sayılı Kanunun 314 ncü maddesi) ile bu örgüte silah sağlamak (5237 sayılı Kanunun 315 nci maddesi) suçları dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla, şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespit edilebilmesine, dinlenebilmesine, kayda alınabilmesine ve sinyal bilgilerinin değerlendirilebilmesine izin vermektedir.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi” başlıklı 139 uncu maddesi; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve bu örgüte üye olmak (5237 sayılı Kanunun 220. maddesinin iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç), silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek ve bu örgüte üye olmak (5237 sayılı Kanunun 314. maddeleri) ile bu örgüte silah sağlamak suçunu düzenleyen (5237 sayılı Kanunun 315.) maddeleri dolayısıyla yapılan soruşturmalarda; soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı kararı ile kamu görevlilerinin gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilmesine izin vermektedir. Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işlemeyecek ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulmayacaktır.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “Teknik araçlarla izleme” başlıklı 140. ıncı maddesinde de; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve bu örgüte üye olmak (5237 sayılı Kanunun 220. maddesinin iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç), silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek ve bu örgüte üye olmak (5237 sayılı Kanunun 314. maddeleri) ile bu örgüte silah sağlamak (5237 sayılı Kanunun 315.) suçları dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada; suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi halinde şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyerinin teknik araçlarla izlenebilmesine, ses veya görüntü kaydı alınabilmesine izin vermektedir.

3713 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (f) bendi çerçevesinde; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220 nci maddesinin iki, yedi ve sekizinci fıkralarında yer alan suçların bir terör örgütünün faaliyeti kapsamında işlenmesi hâlinde; bu suçlar için de iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme tedbirlerine başvurulabilmektedir. Bu çerçevede; terör örgütüne üye olanlar, terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım edenler ve terör örgütünün veya amacının propagandasını yapanlar hakkında bu tedbirlere başvurulabilecektir.

5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 58. maddesi gereğince hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisince 27.12.2007 tarihinde kabul edilen 5726 Sayılı Tanık Koruma Kanunu; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ve ceza hükmü içeren özel kanunlarda yer alan; ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı 10 yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ve kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen alt sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ile terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlara ilişkin olarak yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda; tanık olarak dinlenmelerinden dolayı suç mağdurlarının ve tanıkların kendilerinin veya bunların yakın ilişki içinde olduğu diğer kişilerden; hayatı, beden bütünlüğü veya malvarlığı ağır ve ciddi tehlike içinde bulunan ve korunmalarında da zorunluluk olan kişilerin korunmasına ilişkin alınacak tedbirlerle ilgili esas ve usulleri düzenlemektedir. Söz konusu kanunda soruşturma ve kovuşturma evresinde Cumhuriyet Başsavcılıkları veya Mahkemelerce karar verilen ve uygulanabilecek tedbirler; kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenmesi veya ses veya görüntüsünün değiştirilerek özel ortamda dinlenmesi, fizik koruma sağlanması, durumlarına uygun ceza infaz kurumu ve tutukevlerine yerleştirilmesi olarak sayılmıştır.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ”Müdafi görevini yerine getirmediğinde yapılacak işlem ve müdafilik görevinden yasaklanma” başlıklı 151 nci maddesinde; seçilen veya görevlendirilen ve Türk Ceza Kanunu’nun 220 ve 314 üncü maddesinde sayılan suçlar ile terör suçlarından tutuklu ve hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenen avukat hakkında, 5237 sayılı Kanunun 220 ve 314 üncü maddeleri kapsamında kovuşturma açılması halinde, tutuklu veya hükümlünün müdafilik veya vekilliğini üstlenmekten yasaklanabilmesine izin verilmektedir.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 149 ncu maddesinde; soruşturma evresinde, ifade alma aşamasında şüpheli veya sanığın en çok üç avukatın yardımından yararlanabileceği belirtilmiştir. 3713 sayılı Kanunun 10 ncu maddesinin (b) fıkrası ile de şüphelinin gözaltı süresince üç değil yalnız bir müdafiin hukuki yardımından yararlanabileceği ve bazı durumlarda bu hakkın hakim kararı ile 24 saat ertelenebileceği, fakat bu erteleme süresi içerisinde ifade alınamayacağı ve (c) fıkrası ile şüphelinin kolluk tarafından ifadesi alınırken ancak bir müdafinin hazır bulunabileceği ve (d) fıkrası ile de, müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla bu yetkisinin kısıtlanabileceği ifade edilmiştir.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 59. maddesinde; hükümlülerin avukatları ile görüşmelerinde belirli şartlarda bir kamu görevlisinin bulunabilmesine ve konuşmaları denetlemesine izin verilmiştir. 3713 sayılı Kanunun 10 ncu maddesinin (e) fıkrası ile de, bu kanun kapsamında yer alan suçlardan dolayı yapılan soruşturmada; müdafiin savunmaya ilişkin belgeleri, dosyaları ve tutuklu bulunan şüpheli ile yaptığı konuşmaların kayıtları incelemeye tâbi tutulamayacağına, ancak müdafiin terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine aracılık ettiğine ilişkin bulgu veya belge elde edilmesi halinde Cumhuriyet savcısının istemi ve hâkim kararıyla bir görevli görüşmede hazır bulundurulabileceği gibi bu kişilerin müdafiine verdiği veya müdafiince bu kişiye verilen belgelerin hâkim tarafından incelenebileceğine ve hâkimin belgenin kısmen veya tamamen verilmesine veya verilmemesine karar verebileceğine ilişkin düzenleme getirilmiştir.

5271 sayılı Kanunun 250 inci maddesinin 1 nci fıkrasında; Türk Ceza Kanununda yer alan örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu, haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar ve ikinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) dolayısıyla açılan davaların Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görüleceği ifade edilmiştir. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 9 ncu maddesi ile; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda vazedilen suçların soruşturma ve kovuşturmalarının da 5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesi ile yetkili ağır ceza mahkemelerince yürütüleceği hükmü getirilmiştir.

3713 sayılı Kanunun “Cezaların infazı ve tutukluların muhafazası” başlıklı 16. maddesi gereğince; bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkum olanların cezaları, tek kişilik veya üç kişilik oda sistemine göre inşa edilen özel infaz kurumlarında infaz edilir. Bu kurumlarda hükümlüler; işledikleri suçlara, kurumdaki davranışlarına, ilgi ve yeteneklerine göre gruplandırılarak, güvenlik bakımından tehlike yaratmadığı ölçüde, kendileri için hazırlanmış iyileştirme ve eğitim programları çerçevesinde eğitim ve spor, meslek kazandırma ve işyurdu çalışmaları ile diğer sosyal ve kültürel faaliyetlere katılırlar. Programların süresi ve katılacak hükümlülerin sayısı; her programın özelliği, güvenlik koşulları ve kurumun olanakları dikkate alınarak belirlenir. İyileştirme ve eğitim programlarının amaca aykırı sonuçlar verdiği tespit edilen hükümlüler yönünden bu uygulamaya son verilebilir veya gerekli değişiklikler yapılabilir. Haklarında kınama dışında disiplin cezası uygulanan hükümlülere bu ceza kaldırılıncaya kadar açık görüş yaptırılmaz. Bu kurumlarda cezalarının en az üçte birini iyi halle geçiren veya 25.3.1988 tarihli ve 3419 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun ve değişikliklerinden yararlanan hükümlüler, diğer infaz kurumlarına nakledilebilirler. 3713 sayılı kanun kapsamına giren suçlardan tutuklananlar da tek kişilik veya üç kişilik oda sistemine göre inşa edilen özel tutukevlerinde muhafaza edilirler. Yine, 3713 sayılı Kanunun 13 ncü maddesinde; terörle mücadele kanununda ayrı bir suç olarak düzenlenen veya Türk ceza kanununa atıf yapılmakla yine Terörle mücadele Kanununda yer alan suçlar nedeniyle verilen hapis cezalarının seçenek yaptırımlara çevrilemeyeceği ve ertelenemeyeceği, ancak bu hükmün, onbeş yaşını tamamlamamış çocuklarla ilgili olarak uygulanamayacağı ifade edilmiştir.

*Bu çalışma 3. Sınıf Emniyet Müdürü ve Polis Akademisinde Öğretim Görevlisi olan Sayın Tulga UYAR’ın ([email protected]) izin ve danışmanlığında ve yine kendisine ait “Terörle Mali ve Hukuki Mücadele” isimli Adalet Yayınevi tarafından Ankara’da 2008 yılında yayınlanmış olan kitabından yapılan alıntılar ile hazırlanmıştır.

Yayınlarımız